İnsanın bedeni emanettir bu hayatta… Fakat bir insanın yaptığı buluşlar, çizdiği resimler ve iyilikleri kadar kötülükleri de anılır. Örneğin Adolf Hitler. Onun ölümsüzlüğü bir katil oluşundan ibaret olduğu kadar Mustafa Kemal Atatürk, Albert Einstein, Leonardo Da Vinci gibi insanlar da fikir ve yararlarıyla sığdırmaya çalışır, o koskocaman yüreklerini aslında küçücük olan bu evrene.
Bu sözün yazarı ve yakın bir tarihte kaybettiğimiz yazar Yaşar Kemal de çok iyi bir örnektir bu tarz insanlara. O da romanlarıyla, şiirleriyle, sözleriyle sığdırmaya çalışmış ve o yüreğini dünyaya. Aslında sadece evrene değil; o bizim yüreklerimizin en derinine kazımıştır kendini.
Aslında asıl merak ettiğim şey, yürek bu kadar önemliyse gövde ne diye var? Yoksa yüreğimiz de gövdemiz ile mi sınanıyor? Gövdemiz mi yüreğimizi taşır, yoksa yüreğimiz mi gövdemizi? Bence gövdemiz yüreğimizi taşımaz! Kalbi taşır! Yüreği hiçbir şey taşıyamaz! O koskocaman bildiğimiz evren bile. Bence bir insanın evrende yüreği kadar yer kaplayacağından ziyade bir insan yüreğinin kocaman bir evrene bile sığamayacağı doğrudur. Beden veya gövde her ne ise! Onun yaptığı şey kendini yüreğe bırakmak ve ne olursa olsun onun sözünü dinlemektir, ona güvenmektir.
Yani anlayacağınız yürek birçok şey taşırken kimse onu taşıyamaz. Başta da söz ettiğim gibi insanın bedeni emanettir bu hayatta! Doğruya, yanlışa, yüreğine emanettir!
Eyşan KALAFAT 6/B